05 Mayıs 2025 Pazartesi
Путешествуя по Москве, невозможно пройти мимо её самого знаменитого символа — . Это не просто туристическая достопримечательность, а культурное и историческое сердце всей России. Здесь каждый камень хранит в себе вековую историю, а величественные постройки вызывают восхищение и благоговение.
Красная площадь существует с конца XV века и изначально служила местом для торговли и общественных собраний. Со временем она стала ареной государственных церемоний, военных парадов и значимых политических событий. Название «красная» происходит не от цвета кирпичей, а от старославянского слова «красная», что означало «красивая».
Красная площадь — это место, где история, культура и современность сливаются воедино. Приехать в Москву и не увидеть её — значит упустить самое главное. Откройте для себя Россию с её сердца — начните своё знакомство с Красной площади!
Sabancı Üniversitesi’nin öncülüğünde düzenlenen DiMAP Tech Challenge, yenilikçi fikirlerin yarıştığı ilham verici bir teknoloji buluşması olarak tamamlandı.
Sabancı Üniversitesi Tümleştirilmiş Üretim Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (SU-IMC) koordinasyonunda yürütülen Doğrudan Dijital Üretim Platformu (DiMAP) Projesi kapsamında bu yıl ilk kez düzenlenen Tech Challenge programının final sunumları, 21-22 Nisan 2025 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirildi.
Finale kalan 22 yenilikçi girişim, Akıllı Üretim ve Dijital Dönüşüm (SManDiT) ile Sürdürülebilir İnovasyon ve Döngüsel Sanayi (SINaCI) temalarında projelerini sunarak büyük bir heyecana sahne oldu. İki gün boyunca süren sunumlarda girişimciler, sadece jüri üyeleriyle değil; yatırımcılar, sektör temsilcileri ve kurumsal şirket yöneticileriyle de doğrudan iletişim kurarak, iş birlikleri geliştirme fırsatı buldu.
Sunumların ardından gerçekleştirilen jüri değerlendirmesi sonucunda, SManDiT kategorisinde Yapar3D, SINaCI kategorisinde ise Alloy Additive birinciliğe layık görüldü. Kazanan girişimlere başarı belgeleri ve ödülleri, SU-IMC Direktörü Prof. Dr. Devrim Özaydın tarafından takdim edildi.
Finalist girişimciler, etkinlik boyunca yatırımcılarla birebir görüşmeler gerçekleştirerek, projelerini tanıtma ve küresel pazarlara açılma yolunda önemli adımlar attı.
Etkinliğin dikkat çeken bir diğer yönü ise alanında uzman konuk konuşmacıların katılımı oldu. Sektörel bilgi ve deneyimlerin paylaşıldığı panellerde, güncel teknolojiler, inovatif iş modelleri ve sürdürülebilir üretim pratikleri gibi konulara ışık tutuldu.
Yarışmaya katılan tüm finalistler, DiMAP Tech Challenge sayesinde yalnızca görünürlük kazanmakla kalmadı; aynı zamanda küresel yatırım ağlarına erişim, teknolojik ortaklık geliştirme ve sanayide sürdürülebilir dönüşümün bir parçası olma fırsatı elde etti. Özellikle ilk üçe giren girişimciler, program kapsamında ileri aşama destek mekanizmalarına dahil olarak girişim yolculuklarını daha sağlam temellere oturtabilecek.
Girit’in asırlık tarifleri, Side’nin tarihi dokusuyla buluştu. Akdeniz’in iki yakasından gelen kültürel tatlar, Side Antik Limanı’nda unutulmaz bir lezzet şölenine dönüştü.
Manavgat Belediyesi’nin öncülüğünde bu yıl ikincisi düzenlenen Uluslararası Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali, gastronomi tutkunlarını yeniden bir araya getirdi. Etkinlik, sadece damaklara hitap etmekle kalmadı, aynı zamanda tarih, kültür ve göç hikâyelerinin izini süren bir bellek çalışmasına dönüştü.
Festivalin kalbi Side Antik Limanı’nda attı. Kimi tabakta Sakız Enginarlı Dolma vardı, kimisinde Karides Saganaki… Ama her tabakta ortak bir ruh: Girit’in geçmişinden bugüne taşınan yaşam enerjisi.
Etkinliğin en çok ilgi gören anları, ünlü şeflerin canlı performansları oldu. Türkiye ve Avrupa’dan gelen alanında uzman şefler; Maria Ekmekçioğlu, Esat Özata, Dilek Yetkiner, Pasquale Lembo, Apostolos Altanis, Ioannis Koufos ve Argyrios Kontakis, yalnızca yemek pişirmedi – geçmişin hikâyesini anlattılar.
“Norma”dan “Balkabaklı Otlu Köfte”ye uzanan tarifler, hem görsel bir şölen sundu hem de Girit mutfağının doğaya ve sezona duyduğu saygıyı yansıttı. Festival boyunca her bir yemeğin hikâyesi, kullanılan malzemelerin kökeni ve teknikleri katılımcılarla detaylı biçimde paylaşıldı.
Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara, açılış konuşmasında bölgenin sadece doğal güzellikleriyle değil, gastronomik mirasıyla da marka olma yolunda ilerlediğini vurguladı. Kara, “Manavgat’ı gastronomide de bir cazibe merkezi haline getirmek için çalışıyoruz. Girit’in mutfak kültürünü yaşatarak, sürdürülebilir turizmin en güçlü halkalarından birini örüyoruz,” dedi.
Festivalin bir diğer dikkat çekici etkinliği olan “Girit’ten Side’ye Lezzet Yolculuğu” başlıklı söyleşide ise tarihle yoğrulmuş sofraların gücü konuşuldu. Saray Tarihçisi Çağrı Başkurt’un moderatörlüğünde gerçekleşen panelde Dilek Yetkiner, Seda Özel ve Maria Ekmekçioğlu, gastronomiyle iç içe geçmiş göç hikâyelerini ve bu kültürel sentezin toplumsal etkilerini değerlendirdi.
Söyleşide öne çıkan ortak vurgu, Girit ve Side’nin sofra kültürüyle kurduğu derin bağ oldu. Özellikle otlar, zeytinyağlılar ve deniz ürünleri üzerinden kurulan bu ortak mutfak dili, bölgeler arası kültürel köprünün temelini oluşturuyor.
Akşam saatlerinde sahneye çıkan Giritli sanatçı Chrysoula Stefanaki, Antik Apollon Tapınağı’nın önünde duygulara dokunan bir konser verdi. Girit’in nostaljik tınılarını tango ve vals ezgileriyle harmanlayan sanatçı, “Velvet Voice” albümünden parçalarla dinleyicilere büyülü bir gece yaşattı. Konser sonunda Başkan Kara, sanatçıya çiçek ve teşekkür plaketi takdim etti.
Türk Dişhekimleri Birliği (TDB), Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (DİŞSİAD) destekleriyle ‘Arayı Açmayalım’ kampanyasını başlattı. 1 yıl sürecek sosyal sorumluluk projesindeki temel amaç düzenli DİŞHEKİMİ kontrolleriyle genel sağlığın korunabileceği mesajını, diş ve dişeti rahatsızlıklarının önlenebilir olduğu bilincini tabana yaymaktır. Proje kapsamında nitelikli sosyal medya platformları için özel içerikler üretilerek, sosyal mesajlar hazırlanacak ve her yaş grubu için kategorize edilerek geniş kitlelere en etkili biçimde aktarılması sağlanacaktır.
Avrupa’da 1.570 kişiye bir dişhekimi düşerken, Türkiye’de 2.000 kişiye bir DİŞHEKİMİ düşüyor. Tahminlere göre ülkemizde 2030 yılında 650 kişiye bir DİŞHEKİMİNİN düşmesi bekleniyor. Sağlık Bakanlığı’nın ‘Sağlık İstatistikleri 2022’ çalışmasına göre ise Avrupa’da 1 kişi yılda 5 kez dişhekimini ziyaret ederken Türkiye’de bu oranın 0,62 olduğu görülüyor. Almanya’da kişi başı diş macunu kullanımı yıllık 457 Ml olurken Türkiye’de bu oran 85Ml. Tüm bu veriler Türkiye’deki Dişhekimliği Fakültelerinin artış hızının halkın DİŞHEKİMİNE gitme sıklığı ile ters orantılı seyrettiğini gösteriyor. Bu noktada Türk Dişhekimleri Birliği (TDB) ile Diş Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği (DİŞSİAD) 1 yıl sürecek geniş kapsamlı bir kampanya için harekete geçerek, ‘Arayı Açmayalım’ temalı projenindetaylarını düzenlenen imza töreninde açıkladı.
TDB Genel Başkanı Fatih Güler, imza töreninde yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:
“Bu anlamlı projenin ana hedefi yaşam boyunca yani gencinden, artan yaşlı nüfusa kadar ağız ve dişleri korumaya odaklanmaktır. Toplumun ağız diş sağlığı eğitimi ve ağız hastalıkları ve ağızdaki durumlara ilişkin bilgilendirilmesi, temel ağız diş sağlığı hizmetleri, koruyucu önlemler ve programlar hakkında bilinçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Küresel boyutta dünya nüfusunun yüzde 90’ı çürük, dişeti hastalıkları ve ağız kanserine kadar uzanan ağız hastalıkları yönünden, ciddi bir risk altındadır. 19. ve 20. yüzyıllarda diş çürüğü dünya genelinde bir epidemik salgın olarak tanımlanmış ve halen günümüzde de nezleden sonra dünyada en yaygın olarak görülen ikinci hastalık olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda bireyler sadece düzgün fırçalama ve diş ipi kullanma, şekerli yiyecekleri kesme, sağlıklı yemek yeme ve kontrol için 6 ayda bir için DİŞHEKİMİNİ ziyaret ederek, iyi bir ağız sağlığına sahip olabilirler. Bu noktada diş ve dişeti hastalıklarının önlenebilir hastalıklardan olduğu gerçeğinden hareket ederek; toplumun bilgilendirilmesi ve ağız-diş bakımı konusunda alışkanlık oluşturulması konusunda hükümetlere, sağlık alanındaki meslek kuruluşlarına, eğitim kurumlarına, gönüllü sağlık kuruluşlarına ve sağlık endüstrisine sorumluluklar düşmektedir. Başta merkezi yönetim olmak üzere; yerel yönetimler, Dişhekimliği Fakülteleri, sağlık meslek birlikleri, sivil toplum kuruluşları ve sağlık endüstrisi vb yapılar ağız ve diş sağlığının iyileştirilmesi konusunda mevcut ürün ve süreçlerde önemli teknolojik yeniliklerin ağız sağlığının geleceğini şekillendirmedeki rolünü tartışarak gerçekçi ve sürdürülebilir projeler üzerinde çalışmalıdırlar. Türk Dişhekimleri Birliği ve Dişhekimleri Odaları olarak ağız diş sağlığı politikaları üretme ve hayata geçirmede tüm bileşenlerle ortak çalışmaya, üzerimize düşeni yapmayı dün olduğu gibi bugün de hazır olduğumuzu kamuoyunun bilgisine sunarız. DİŞSİAD’ın destekleri ile hayata geçireceğimiz
‘Arayı Açmayalım’
projemizle ülkemizde diş ve dişeti rahatsızlıklarının önlenebilir olduğunu halkımıza en etkin medya araçları vasıtası ile aktarmaya ve bir bilinç oluşturmaya gayret edeceğiz.”
DİŞSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Uçar ise, “Diş malzemeleri sektörünün en büyük STK’sı olarak yerli üretime ve ülkemizin toplam ihracatına sürdürülebilir katkı sağlamanın gayreti içerisindeyiz. 10 yıl öncesine kadar ithalat ağırlıklı çalışan bir sektörken bugün ihracatçı bir sektör konumuna geldik. Hedefimiz 5 yıl içerisinde ihracatımızı 1 milyar dolar seviyesine çıkarmak ancak önemli bir hedefimiz daha var; Türkiye’de diş ve diş eti rahatsızlıklarının önlenebilir bir durum olduğunu halkımıza doğru ve etkin bir şekilde aktarmak” dedi
Türkiye’de DİŞHEKİMİNE gitme sıklığının istikrarlı bir şekilde artması gerektiğine dikkati çeken Uçar, “Yapılan tüm bilimsel araştırmalar diş ve dişeti rahatsızlıklarının birçok kronik hastalığın habercisi olabileceğini gösteriyor. Bu noktada sağlığın ağızdan başladığını ifade etmek yanlış olmayacaktır. TDB ile birlikte başlattığımız ‘Arayı Açmayalım’kampanyamızın temelinde sosyal sorumluluk var. Halkımızın dişhekimine gitme sıklığını artırmamız ve bu konuda bir bilinç oluşturmamız gerekiyor. Sağlıklı ve mutlu bireylerin var olması bize göre özgüvenli ve doğal gülüşlerle mümkün. 1 yıl sürecek ‘Arayı Açmayalım’ projemizin ülkemizin her bir ferdi için hayırlı olmasını temenni ediyorum” ifadelerini kullandı.
Modern yaşamın kaosu, dijital ekranların yorgunluğu ve şehrin hiç durmayan gürültüsü seni yormaya mı başladı? O zaman çantanı hazırla, çünkü doğanın kalbinde, kuş sesleri ve rüzgâr uğultusu eşliğinde unutulmaz bir bungalov tatiline çıkıyoruz. Bu makalede bungalov tatiline dair bilmen gereken her şeyi bulacaksın: Nedir, kimler için uygundur, nereye gidilir, nelere dikkat edilir ve çok daha fazlası…
Bungalov tatili; doğayla iç içe, genellikle ahşaptan yapılmış tek katlı veya çatı katlı evlerde, otel konforu olmadan ama doğanın huzuruyla dolu bir konaklama biçimidir. Minimalist yaşamı, sakin atmosferi ve çevreyle uyumlu yapısıyla dikkat çeker. Kamp deneyimini fazla zahmete girmeden yaşamak isteyenler için harika bir alternatiftir.
Bu tatil biçimi sadece bir konaklama değil; aynı zamanda ruhunu dinlendirme, teknolojiyle arana mesafe koyma ve doğanın ritmine uyum sağlama deneyimidir.
Türkiye’nin dört bir yanında bungalov tatili yapabileceğin harika bölgeler bulunuyor:
Her tatilciye uygun bir bungalov tipi vardır:
Unutulmaz bir tatil için şu hazırlıkları yapmayı unutma:
Bungalov tatili, sadece doğada uyumak değil; doğanın parçası olmak, sadeleşmek ve gerçek huzuru yakalamaktır. Kalabalık oteller, yapay animasyonlar ve hazır eğlenceler yerine; yıldızlı gökyüzü, dalga sesi, kamp ateşi ve iç huzur seni bekliyor.
Eğer sen de hem bedenini hem ruhunu dinlendirecek bir tatil arıyorsan, bungalovlar sana doğanın kapılarını sonuna kadar açıyor.